Devrimci öğrenci gençlik hareketi güçlenerek, devrimci niteliğini derinleştirerek sürüyor. Şimdilik hareketin öncülüğünü İstanbul üniversite öğrencileri yapıyor. Ama bu, diğer kentlerdeki üniversite öğrencilerinin harekete “sessiz” kaldıkları anlamına gelmiyor. Diğer kentlerdeki yüksek öğrenim gençliği de tam bir kaynaşma içinde. Hareketi izliyor, kendi aralarında tartışıyor, yeni yeni örgütlenme biçimlerini bulmaya çalışıyorlar.
Devrimci öğrenci gençlik, “Büyük Üniversite Forumu Sonuç Metni”nde ifade ettikleri gibi, fitilini ateşledikleri 19 Mart Ayaklanmasıyla “bilinçlerinde sıçramalar” yarattı. Öğrenci gençlik, eylem içinde hem dönüştürüyor hem de dönüşüyor.
19 Mayıs'ta İTÜ Taşkışla binası önünde toplanıp Maçka Parkı’na doğru yürüyüşe geçen devrimci öğrenci gençlik, şu talepleri ileri sürüyordu:
-Tutuklu sıra arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın!
-ÖGB ve Emniyet şiddeti son bulsun!
-Hükümet istifa etsin!
Bu son talep, öğrenci gençliğin ileri bir bilinç düzeyinde olduğunun işaretidir. Sorunun temelinin siyasal iktidar meselesinde yattığının işaretidir bu. Siyasal iktidar sorunu çözülmeden, işçilerin, emekçilerin, toplumun ezilen, yoksul kitlelerinin ve elbette kadın-erkek gençliğin hiçbir temel sorunun gerçek, kalıcı bir çözüme kavuşmayacağının net, açık bilincini bu ifadede görmek mümkün. Gerçek, tam ve kesin kurtuluşa açılan ilk kapı, politik iktidarın fethidir.
Peki bunu hangi toplumsal güç ya da güçler gerçekleştirebilir? Devrimci öğrenciler, sınıf savaşındaki konumlarının gayet bilincinde olduklarını ifade edecek şekilde bu soruya “işçi sınıfı ve diğer emekçiler” diyerek gösteriyorlar. Elbette, kadın-erkek gençlikle, öğrenci gençlikle birlikte! 19 Mayıs'ta yürüyüşte yaptıkları açıklamada, “Bizim ilk günden beri çağrımız işçilere, emekçilere, sendikalara ve meslek örgütlerine genel grev ve genel direniş çağrısıydı” diyor ve şu yaşamsal önemdeki ifadeyi kullanıyorlar: “Biz biliyoruz ki, kurtuluşumuz, hayatı üretenlerin, işçilerin ve emekçilerin mücadelesindedir.”
Bazen şaka olsun diye söylenmiş bir söz bütün bir hareket tarzını, mücadele çizgisini tarif eden bir ifadeye dönüşebilir. 19 Mart Ayaklanmasının süren artçı eylemlerinin birinde öğrenci bir gencin taşıdığı “Yetiş ya Proletarya” dövizi, işte böyle bir şeydi. Devrimci öğrenci gençlik, mücadelenin öncüsünün “proletarya” olduğunun, olması gerektiğinin bilincinde. Bunu hem açıklamalarıyla, hem yaptıkları çağrılarla, hem de her vesileyle yapılan konuşmalarla ortaya koydu.
Bütün bunlardan sonra şu sonuca ulaşmak kaçınılmaz: Devrimci öğrenci gençlik açısından işçi sınıfıyla birlikte yürümenin, işçi-öğrenci gençlik birlikteliğini pratik biçimde ve eylem alanında sağlamanın koşulları oluşmuştur.
Sınıf bilinçli devrimci öncü işçiler, sınıfın öncü güçleri, devrimci öğrenci gençliğin uzattığı bu eli mutlaka kavramalıdır ve kavrayacaktır. Bu, birleşik devrimin çözülmesi gereken acil görevlerinden biri olarak sınıf bilinçli devrimci öncü işçilerin önünde duruyor. Şimdiden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Leninist öncü işçiler bu önemli görevin bilincindeler ve çözüm için kolları sıvayarak pratik adımlar da atıyorlar. Fakat bunun genel bir hareket çizgisi haline gelmesi için, sınıf bilinçli devrimci öncü işçilerin daha kapsamlı hareketi haline getirmek gerekir.
70'li yıllar ve öncesinde, devrimci öğrenci gençlik, yoksul köylüleri, tarım emekçilerini, tarım işçilerini örgütlemek; topraksız köylülüğün büyük toprak sahiplerine karşı yaptıkları “toprak işgalleri”ni desteklemek için köylere; fabrika işçilerini bilinçlendirip örgütlemek için grev yerlerine, fabrikalara gider orada devrimci faaliyet yürütürlerdi.
Uzun süren ve büyük bir bölümü iç savaş biçiminde geçen sınıf savaşı sonucunda işçi sınıfı ve diğer emekçi kitleler, yoksul Kürt halkı büyük bir bilinç ve deneyim birikimi elde etti. 90'lı yıllarla birlikte, hareketin yönü yavaş yavaş tersine dönmeye başladı. Artık işçi sınıfı içinde sınıf bilinçli devrimci öncü işçiler öne çıkmaya ve sınıfı bizzat örgütlemeye başladılar. Şimdi hareketin bu yönünü daha ileri düzeye getirmenin koşulları oluşmuştur. Artık devrimci öncü işçiler, birleşik devrimin önemli bir bileşeni olan öğrenci gençlik ile bağları bizzat kurmak üzere harekete geçebilir ve geçmelidir de.
Onun için şimdi, “İşçi-Gençlik Elele Birleşik Devrime” sloganı, birleşik devrimin temel sloganlarından biri olarak öne çıkıyor. Bu sloganı ete-kemiğe büründürmek için Leninist işçiler başta olmak üzere, sınıf bilinçli devrimci öncü işçiler kolları sıvamalıdır. Her üniversite, her okul birleşik devrimin kalesine dönüşmelidir!
Türkiye ve Kürdistan bir ayaklanmalar sürecine girmiştir. Bu süreç, son mantığına kadar, yani proletaryanın, müttefikleriyle birlikte emeğin iktidarını kuracağı noktaya kadar mutlaka gidecektir.
Dinci faşist iktidarın, burjuvazinin tüm güçlerinin ve sosyal reformist parti ve çevrelerin dilindeki “terörsüz Türkiye” kavramı, “devrimsiz Türkiye”dir. “Devrimsiz Türkiye” burjuvazinin, sosyal reformistlerin, uzlaşmacıların asla gerçekleşmeyecek hayalidir. Türkiye ve Kürdistan'ın birleşik devrimi sürüyor; Türkiye ve Kürdistan tarihinin lokomotifi birleşik devrimdir. Hiçbir uzlaşma nesnel bir güç olan bu devrimi ortadan kaldırma gücünde değil. Öğrenci gençliğin işçi sınıfıyla buluşması birleşik devrimin gücüne güç katacaktır.